1 Nisan 2015 Çarşamba

ANLAM YÜKLE - YARAT (Bu duygu kime ait?)

Bir access eğitiminde bize ait sandığımız duygu ve düşüncelerin %98 'inin bize ait olmadığını öğrendiğimde çok etkilendim. Sadece %2 'si bize ait. Enteresan! Yani hepimiz birbirimize fikir empoze ediyoruz, düşünce gönderiyoruz. Bize gelen o düşünce, duygu bizim frekansımıza uygunsa bizi içine alıyor ve yüklediğimiz anlamla o günümüzü yaratıyoruz... Bunun yanı sıra kolektif bilinçten yükleme alıyoruz. Yani herkes herkes hakkında gerçeklik yaratıyor.
Çocukluğumuzdan itibaren bize öğretilenlerle oluşmuş olan inançlarımız, kalıplarımız, bu duygunun içine girmemize kolaylık sağlıyor. Seanslarımda acizlik hissi ile ağlayan, içinden bazı olaylara veya kişilere öfke duyan, başarı için diğerlerini kıskanan, değersizlik, yetersizlik duygusuna kapılanlar olduğunda, bu duyguları bir kişi gibi düşünmelerini ve serbest bırakmalarını sağlarım. Çünkü Kainatta her şey enerjidir. Duygular düşünceler de... Onlara form veren beyindir. Beyne diğerlerinden gelen yüklemelerle biz de gerçekliklerimizi yaratıyoruz. Örneğin bir X kişi ile yeni tanıştınız ve kafanızdan size öğretilenler doğrultusunda 'Ne kibirli adam!' fikri geçti. Sonra arkadaşınızla konuştuğunuzda biraz kibirli bulduğunuzu söylediniz. Onun da zihnine yerleştirdiniz...Sonra bunu X kişinin kendisi sizin bu söylediğinizi duydu. Kabul etmese de ileriki bir zamanda bir olay karşısında kibirli davranış sergiledi... Yani aslında hepimiz birbirimiz hakkında ürettiğimiz gerçekliklerle yaşıyoruz. Kişinin farkındalığı arttıkça bu duygunun kendisine ait olmadığını farkediyor ve çabucak içinden çıkabiliyor.
Bir duygunun içinde kaldığınızda, özellikle negatif olan bir duygu için ' Bu duygu kime ait? ' diye bir kaç kez sorun. Bulamazsanız bile, 'kime aitse tekrar ona gönderiyorum' dediğinizde kaybolduğunu farkedebilirsiniz. Aynı şekilde ağrılar da öyledir!
Çiğdem Karavelioğlu'nun enteresan bakış açısı :)

13 Mayıs 2014 Salı

İSTEMEK, YOKSUNLUKLA EŞDEĞER

İnsan 4 temel istekle motive olur. Duygular, inançlar, tutumlar, davranış kalıpları. Tüm sınırlarımızın özü ise  onay, kontrol, güvence ve hayatta kalma isteğidir. İstediklerimizin olmamasının en büyük nedeni, insanların onayını yani sevgisini kazanmak için ona göre davranmaktır. Kontrol etme ise bir direnç yaratmaktır yani " bana göre davranmak zorundasın" ile eş anlamlıdır. Kontrol edilmeyi istemek ise bize ne yapılacağının söylenmesini isteriz ve sonuçta suçlarız, sorumluluk yükleriz. Hepimizin bildiği gibi  Kuantum alanında benzer benzeri çeker. Önce hayatınızda memnun olmadığınız şeyler için, "şunu istemiyorum, bunu istemiyorum...vs" deriz. İstemediğimiz durumun içinde olup o duyguları yaşadığımız için çekmeye devam ederiz. Eğer pozitif düşünmeyi öğrenmiş biri iseniz ve bir koçla çalışıyorsanız bu sefer odak noktanız istediklerinizdir. "Evet hayatımda şunu istiyorum, bunu istiyorum...vs" deriz. Bu sefer ise istediğiniz şey hayatınızda olduğunda nasıl bir gerçeklik olacağını bilmediğiniz için o uzakta isteme olarak kalmaya devam eder.Yani yoksunluk halini yaşarsınız. İşte asıl "sır" burada... Yapacağınız şey ise şu: Önce "istemek" fiilini kaldırın ve "seçmek" fiilini hayatınıza yerleştirin. Sonra da isteme duygusunu serbest bırakın...Geçen yazımda bahsetmiştim.  Sonra da hayal edin. Varsayalım bir sihirli değnek değdi ve tüm istekleriniz gerçekleşti. Ne yapardınız? Nasıl hissederdiniz? Nefes alış verişiniz, davranışınız, yürüyüşünüz, konuşmanız nasıl olurdu? Nasıl bir insan olurdunuz? Ne yerdiniz, ne içerdiniz? Tüm bunları zihninizde canlandırıp, yaşayın. O hissi deneyimleyin veee kuantum alanında benzerini çekerek gerçekleşsin! İşte mucize bu! :)

18 Nisan 2014 Cuma

Serbest bırakmanın mucizesi

Her geçen gün insan gelişiyor evrimleşiyor ve gelişirken kendisine uygun olan yöntemler, uygulamalarla karşılaşıyor. Bunlar hiç tesadüf değil. Kuantum alanında enerjinize uygun olanı çekersiniz. Benim de karşıma bir yöntem çıktı. İlk başta zorlandım ama sonra kendi içimde teknikle adeta bir oldum.  Bunu şöyle açıklayayım, mesela bir duygu geldi ve sizi sardı ve içine aldı. tamamen duygunun esiri oldunuz ve içinden çıkamıyorsunuz hatta duyguyu kendiniz ve düşünceleriniz olarak bile görebilir, egonun da yüksek yardımıyla etki tepki olayını yaşar ve yeni karmalar yaratabilirsiniz. Fakat bu yöntemle duygu geldiği anda hemen önce "Bu duygu kime ait?" diye içinizden sürekli tekrarlayın sonra duyguyu karşınıza sanki bir kişiymiş gibi alın ve "Katkıların için çok teşekkür ederim, artık gitme zamanı, gitsen de kalsan da seni seviyorum, artık gitmene izin veriyorum, özgürsün!" :) diyerek onun kapıdan uğurlayın gitsin! El sallayın. Dediğim gibi mesela çok öfkeli bir anınızda bunu yapmak çok kolay olmayabilir, hatta çok saçma gelebilir. Ama siz tekrar tekrar o sahneyi yaşayın. Serbest bırakın gitsin, tıpkı bir kalemi elinizden bırakmanız gibi, kolayca! Her şey enerjidir... duygular, düşünceler, bizler... Yapılan sadece enerjiyi serbest bırakmak.
Ben bu tekniğin kendi üzerimdeki başarısını gördükten sonra kendi kendime tekniği geliştirdim ve seanslarımda trans halinde kullanmaya başladım. Sonuç "HARİKA" :) Beyin dalgaları yavaşladığında her şey çok daha kolaylaşıyor!

5 Kasım 2013 Salı

Su gibi Aziz ol!

Su, hayatımızın olmazsa olmaz bir parçası! Su olmazsa hayat durur. Bir insanın aç ve susuz en fazla 18 gün yaşayabileceği tespit edilmiş.Su hayatımız için çok önemli bir element.Su temizler, rahatlatır, ferahlatır. Onun için deniz kenarında yaşayan insanlar dağlık bölgelerde yaşayan insanlara kıyasla sakindir.En önemlisi ise suyun hafızası vardır.Dünya ilk oluştuğunda oluşan elementlerden biridir. Japon bilim insanları su ile ilgili pek çok deneyler yapmışlardır.Suya çeşitli müzikler dinleterek molekül yapısının nasıl değiştiğini kanıtlamışlardır.Bir diğer deneyde 3 ayrı kaba aynı oranda pirinç ve su koymuşlar. Birincisine hergün "seni seviyorum",ikincisine "senden nefret ediyorum" ve üçüncüsüne de sanki yokmuş gibi davranmışlar, bakmamışlar bile! 3 gün sonunda birinci kaptaki su berrak; pirinç, bembeyaz, irileşmiş, harika bir görüntü! İkinci kapta simsiyah olmuş bir su ve çürümüş pirinç! Üçüncüsünde ise kapkara bir kap, su uçmuş gitmiş pirinç yok olmuş! Yıllar önce bunu ilk gördüğümde çok etkilendim.O zaman su ile insan herşeyi çözebilir diye düşündüm.Çünkü görüldüğü gibi suyun bir hafızası var.Dünyaya baktığınızda 3/4 ü su, insanın 3/4 ü sıvı, ayrıca eski bir kitabede evrenin 3/4 ünün manevi olduğu söylenir! Her şey enerjidir.Düşünceler, sözler, katı madde, sıvı madde...herşey.Artık hayatımda pek çok şeyi Su'dan yardım alarak çözüyorum. Çözemediğiniz bir konu için, yatmadan önce yarım bardak su alın başucunuza... sorun sorunuzu bir yudum alın ve uyuyun. Mutlaka gece rüyanızda cevabı gelir. Sabah da bardaktaki geri kalan suyu için. Rüyada gelmeyen cevap bazan gün içinde gelebilir. Banyo yaparken suyla konuşun, "beni temizliyor, gençleştiriyor, güzelleştiriyorsun, her hücremi yeniliyorsun, teşekkür ederim, seni seviyorum!"Sonuçları gerçekten görebilirsiniz. Suyu istediğiniz gibi programlayabilirsiniz.İçtiğiniz suya "seni seviyorum" diyerek için! :)  Molekül yapısı hemen değişiyor ve hafızazındaki sevgi ile bir olmanızı sağlıyor.Etkili olması için olumlamalarınızı suya okuyup sonra o suyu içebilirsiniz...İlerde hiç ilaçlara gerek olmayacağını düşünüyorum. Su iyileştirir.Boşuna dememişler "Su gibi Aziz ol!" diye :)

9 Ekim 2013 Çarşamba

KÜLLERİNDEN YENİDEN DOĞMAK!

Küllerimden yeniden doğuyorum.İnsan yaşamı boyunca çeşitli periodlarda tekrar tekrar doğar.Buna bilinç yükselmesi de diyebilirsiniz. Bu öyle bir enerjidir ki sizi kendi içine çeker ve tüm inançlarınız, yargılarınız, geçmişe ait ne varsa, artık zamanı dolan herşeyi küle çevirir ve yeniden doğuşu yaşarsınız. Bir tazelik hissedersiniz.İşte bu İstanbul seyahatinde aynen bunları yaşadım. 2013 senesinin bir özelliği eski defterleri, hesapları yapıp kapatmaktır. Bu aynen astrolojide Merkür gezegenin geri gitmesi gibidir. Merkür geri giderken geçmişe ait olanları değerlendirir ve artık gerekiyorsa hayatınızdan çıkarırsınız. Yeni gelecek olana yer açarsınız.
Bu bana çok sevgili bir arkadaşım aracılığı ile eski bir ritüeli hatırlattı.Geçmişe ait atmak istediğim beni rahatsız eden, artık benim için negatif olanı bir kağıda aynı negatif hali ile yazdım. Sonra bu cümlenin olumlusunu buldum ve defalarca ifade ettim Bunu yaparken de yazdığım kağıdı parçalayıp küçücük parçalara ayırıp ezdim ve yaktım.Küllerini de akan suya attım.Sonra da aklıma geldikçe pozitif kurduğum cümleyi tekrarlayıp durdum...Nasıl bir rahatlama, hafifleme hissettiğimi düşünün! Siz de yapabilirsiniz. Hepimizin bildiği gibi 4 element vardır. Hava, su, ateş ve toprak. Ben burcum yay (ateş grubu) yükselen burcum yengeç(su grubu) in elementlerini kendime yakın buluyorum. Hangisi sizi çekiyorsa onu yapın.Toprağa gömebilirsiniz, akan suya atabilir, yakabilir veya yüksek bir yerden havaya savurabilirsiniz. Bu ritüeli bana hatırlatan ve vesile olan arkadaşıma teşekkür ederim. :)

1 Ekim 2013 Salı

Bir şeylerin tıkır tıkır gitmesi nasıl olur?

İnsana en büyük yarar da zarar da en yakınından gelir derler.Çekirdek aile tekamül sürecinde çok ciddi rol oynar. Sizi rezil de eden vezir de eden anne babalarınız, kardeşleriniz, eşiniz, çocuğunuzdur. Bunu kendi deneyimlerime de dayanarak rahatça söyleyebiliyorum. Hayatınızla ilgili bir hayaliniz vardır.Planınızı yaparsınız ve harekete geçmeye hazırlanırsınız.Fakat bazan öyleki hep direkten döner bir şeyler..."Demekki zamanı değil" ya da " Benim için hayırlı değil demekki" dersiniz.Oysaki yanı başınızda babanız size enerji blokajı yaratmıştır.Kendi düşüncesine göre size uygun değildir. Kendi kafasında sizinle ilgili farklı düşünmektedir. Bunu yaparken kesinlikle kötü düşünmez.Tüm aklı fikri sizin güvende, sağlıklı, kendi öğrendiği kalıp ve düşünceler doğrultusunda bir düzen içinde olmanızdır. Bu enerji blokajlarını, farkedip kırdığınızda işler tıkır tıkır yürümeye başlar. Hani başta hayırlı değilmiş demekki dediğiniz iş kendiliğinden gelişir. Hep bir diğerini korumak için onlara istemeden, iyi niyetli bir şekilde engeller çıkarırız.Bu blokajları kaldırmak için ise hayalinizde çekirdek ailenizle aranızda o konu ile ilgili kordonları kestiğinizi imgeleyebilirsiniz.Bunu kısa bir meditasyonla gün içinde aklınıza geldikçe yaparsanız çok ciddi faydasını görürsünüz.Ayrıca sabah uyandığınızda ve akşam uykuya dalarken yapılan imgelemeler her zaman daha çok etkilidir.

24 Eylül 2013 Salı

Duygular, Değerler & Frekansları

Pek çok araştırmacı psikolog, sosyolog insanın evrimleşmesi üzerine çalışmalar, araştırmalar, deneyler, gözlemler yapmıştır.Bunlardan bazıları da aşağıdaki değerlendirmeleri uzun yıllar çalışmaları sonunda ortaya çıkaran,Don Beck, Christopher Cohen, Christopher Cooke, Ken Wilber, David Hawkins'dir.Bilinç seviyeleri için David Hawkins dediği gibi, insanın başlangıç noktasını sıfır olarak başlatalım.On üzeri10 devinim hızına sahip en düşük frekanslı değer, duygu "UTANÇ" tır. Sonra bunu diğer duygular takip ediyor.200'e kadar düşük frekanslar hakim."Gurur" u 175 olarak ölçümlerken bunun üzerine geçildiği anda yükseliş frekansları hakim oluyor.700'e geldiğinizde "AYDINLANMA" yaşanıyor.Ayrıca deniyor ki bu yüksek frekans döneminin ağırlık kazanması M.S. 2.150 yılı civarındadır. Yani 200 lü değerlerin üzerine çıktığınızda artık hayatınızda utanç, suçluluk, nefret, acı, korku, istek, öfke, gurur yer almıyor.Onların yerini artık, cesaret, doğallık, niyet, kabul, nedensellik, sevgi, koşulsuz sevgi, keyif, barış, aydınlanma alıyor.Bulunduğumuz çağın gerektirdiği gibi geçiş dönemindeyiz.Dolayısıyla, düşük frekansları artık çok kısa süreli yaşıyor ve farkında olduğumuzda çabucak değiştirebiliyoruz.Onca enerji çalışmaları, temizlenmelerin hepsinin nedeni var, yeni çağa hazırlık hummalı bir şekilde devam ediyor. Bu dönemde yüksek frekansları da eskiye göre daha uzun süreli yaşamaya başladık.Eskiden mutluluk kısa sürer diyen anlayışın olması, sevgisiz büyüyen atalarımızın, dedelerimizin hatta anne babalarımızın olması çok normal, çünkü gerçekten o yüksek frekansa uyumlu olmadığımız için çok kısa sürüyordu....Değişim , değişmek güzel bir şey! Artık yüksek frekanslar etkisini arttırıyor :)
700>> Aydınlanma
600>>Barış
575>>Keyif
550>>Koşulsuz Sevgi
500>>Sevgi
400>>Nedensellik
350>>Kabul
300>>Niyet
250>>Doğallık
200>>Cesaret
------------------------------------------------------------------------------
175>>Gurur
150>>Öfke
125>>İstek
100>>Korku
75>>Acı
50>>Nefret
30>>Suçluluk
20>>Utanç