28 Ocak 2013 Pazartesi

Köprüden geçiş devam ediyor...

Dünya çok enteresan bir dönemden geçiyor...Yeni çağ, herşeyiyle farklı bir dönem...Artık eski alışkanlıklar dönemi sona eriyor... artık çok iyi bir okulu bitirmiş olmak, aileden zengin olmak...vs gibi şeylerin önemi yavaş yavaş azalıyor.Artık sadece bir işe gidip gelmek, ruhsuz bir şekilde çalışıp hafta sonu gelsin diye dua edilen veya kendi işi ise sadece cebini doldurup tatmin olmaya çalışma zamanı bitiyor...Para kazan, harca, fiziksel ihtiyaçlarını gider dönemi kapanıyor...Sahip olmadığınız parayı gösteriş için harcayıp, başka insanları etkileme dönemi bitiyor...Dünyanın rezonansı hızlandıkça uzaydan gelen ışınların durumu da değişiyor ve insanı artık değişim için zorluyor...Artık bir olaya eski tarzda çözüm bulmaya çalışmak işe yaramıyor...Eski düşünceler, şartlanmalar, alışkanlıklar değişiyor...Değişmek zorundayız...Değişmezsek nolur? "Ya bu deveyi güdersin, ya bu diyardan gidersin!" Peki bundan sonra ne önemli? Deepak Chopra'nın 3 sorusu vardır; (bugün bir yazıdan esinlendim)
 - işiniz  kolay mı ?
- Yaparken size büyük bir zevk veriyor hatta oyun oynamak
  kadar eğlendiriyor ve zamanın nasıl geçtiğini unutturuyor mu ?
- Bir hizmeti içeriyor ve insanlara ilham verici oluyor mu?
Eğer bu sorulara yanıtınız olumsuz ise, hayat amacınızı bulmaya çalışmanızı öneririm...Bunu nasıl yapacaksınız? Hergün mutlaka oto-transa girip veya meditasyon yaparak veya namaz kılarak, zihninizi boşaltıp evrene "Ben kimim? Burada hangi amaçla ve neye hizmet için bulunuyorum?" diye sormalısınız...Cevap mutlaka gelecektir...Bir fırsat olarak, bir arkadaştan tavsiye, içsel olarak, bir reklamdan bir filmden....vs  Bu çağ artık yaratma ve şifalanma dönemi...
Bundan sonra yaratıcı olmak ve bütün için çalışmak ve bundan derin keyif almak önemli...Herkesin parmak izi nasıl farklı ise, herkesin farklı bir yeteneği ve amacı var... Bunu bulmaya çalışın...bu dönemde kozmik enerjiler çok güçlü olduğu için zaman zaman çıkmaza girebilir, öfke nöbeti, iletişimsizlik, kafa karışıklığı, fiziksel rahatsızlıklar hissedebilirsiniz...Köprüyü geçiş tamamlanana kadar önceden verdiğiniz tepkileri vermeden önce 2 kere düşünün ve bol boolll temizlik yapın...

24 Ocak 2013 Perşembe

Hepimiz birbirimizin öğretmeniyiz...aynasıyız..

Bugün yaşadığım bir olay bende derin bir farkındalık yarattı...Hissettiğim duyguyla empati yaptım...ve kimseye öyle davranmamam gerektiğini öğrendim...Eskilerin bir lafı vardır; "kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapma!" Burdan çağrışım şu konuya bağladı...Etrafımızdaki insanlar bizim aynamız...sevdiklerimiz ve hoşlanmadıklarımızla bizim aynamız...iyi davranışlarla, kötü davranışlarla, maskeli davranışlarla hepsi bizim yansımamız... Yıllar önce çok sevdiğim yoga hocam Ramaray bir gün derste bana (çok iyi gözlemlemiş ve anlamıştı) sınıftakiler hakkında ne düşündüğümü sordu...Ben de klasik maskeli yüzümle önce hepsi gayet iyi dedim..."Hepsi mi?" diye tekrar sorduğunda dürüstçe cevap vermek istedim...Hayır birisi vardı ki sinir oluyordum...Nelerine sinir oluyorsun diye sorduğunda, "bilmişliğine, sınıfın sanki lideriymiş gibi davranmasına, herşeyine sinir oluyorum, bir de doğal gelmiyor, yapmacık" dedim... Ramaray bana "aslında sen de öyle olduğun için, bunun yansımasını da onda gördüğün için yüzeye çıkıyor ve seni rahatsız ediyor" dedi...Sonra tüm sınıfa dönerek, Tanrı hepimizi aynı yaratmıştır, tüm duygular hepimizin içinde var, bazıları bastırılmış bazıları öne çıkmış durumda..karşılaştığınız kişinin sempatikliğinden hoşlandıysanız, aslında sizdeki sempatikliği yansıttığı içindir... başka bir hareketine sinirleniyorsanız aslında sizdekini ortaya çıkarıyor...bu duygu bende yok diyemezsiniz...hepsi var, hepimizde...ne oranda var olduklarını ise etrafınızdaki insanlar hakkında düşündüklerinizle öğrenebilirsiniz....dün bir arkadaşım  ortak bir arkadaşımız hakkında "Neden onunla değil?" diye sorduğunda "Deli o yaa! aklına geleni yapar!" dedim gözümde sevimli bir hali canlanarak.... veeee birbirimize baktık, "o senin aynan, sen de öylesin!" dedi :)

17 Ocak 2013 Perşembe

Merkezi Düşünce Balonu

Eckart Tolle'u okuduğumdan beri gözümde şöyle havada asılı kocaman bir balon canlanıyor...İçinde negatif pozitif, nötr her türlü düşünce var...yok, yok...O balon her tür düşünce ile dolu...Titreşiminiz nasılsa ona göre ordan düşünceyi çekiyorsunuz ve size yapışıyor, ona bir de duygu yüklenince gidiyor görevini tamamlıyor... e tabii onu engelleyen başka düşünceler yoksa! Kullandığım bir yöntem olan Access Bars'da bir olayın gerçekleşmesini istediğinizde önce onunla ilgili düşünce temizliği yaparsınız ki sizin düşüncenize başka şeyler, düşünceler karışmadan müdahale etmeden gerçekleşsin...örneğin geçende  bir tanıdık, 3 mirasçıya ait olan tarlalarını bir türlü satamadıklarından bahsetti...Ben çok istiyorum, odaklanıyorum, hayal ediyorum, imgeleme yapıyorum...olmuyor dedi...Çünkü orda öncelikle 3 kişinin titreşimlerine ve isteklerine göre hergün değişen düşünceleri var, o tarlanın satılacağını bilen herkesin o Merkezi balondan aldığı bir düşüncesi var, satıcının (emlakçı) bir düşüncesi var, komşuların, akrabaların "baba yadigarı orası, satılır mı hiç!", ordan geçen ve "satılık" levhasını görenlerin düşünceleri var, iş yaptığınız çok uzakta Çin'deki adama 2 dakika telefonda bahsettiğinizde, parayı tarlanın satışı ile bir kısmını vereceğinizi söylediğinizde o anda oluşan düşüncesi var..... bu liste böyle uzar gider...bu kadar çok düşünce bolluğunda satılmaması çok doğal...Bu demek değil ki bu hiç gerçekleşmez...gerçekten yürekten inanarak istendiğinde tüm bu düşüncelere rağmen gerçekleşir...küçücük bir tereddüt, korku veya soru işareti olmadan....büyük balık küçük balığı yutar misali inanç ve kalpten istemek çok önemli... çaresizce değil....o zaman benzer negatif düşünceler de olayın titreşimini etkiler....tam kalpten, saf bir şekilde, başkalarının düşüncelerinden soyutlanarak istediğinizde olay sizin titreşiminizle bir olur... zaten kendiliğinden gözünüzde canlanır ve eminsinizdir, bilirsiniz o işin olduğunu...Bu içten gelir! Aslında bu da balondaki düşüncelerden biridir...

YANKI


Bir babayla sekiz-dokuz yaşlarındaki oğlu dağlarda yürüyüşe çıkmışlardı. Çocuğun ayağı birden kaydı ve düştü. İncinen ayağının sıkıntısıyla haykırdı:
"Aaaahhhhhhhhh!"Sesi karşı dağlardan yankılanıp aynen geri döndü: "Aaaahhhhhhhhh!" Daha önce böyle bir şeyle karşılaşmamış olan çocuk çok şaşırdı ve merakla bağırdı: "Kimsin sen?!" Cevap gelmekte gecikmedi: "Kimsin sen?!"   Çocuk bu cevaba öfkelendi:"Korkak!" Cevap aynıydı "Korkak!"                       
Bunun üzerine babasına donup sordu."Neler oluyor baba, anlamıyorum?"
Babası gülümsedi ve "Dikkat et oğlum" dedi. Sonra da karşı dağa doğru bağırdı:
"Herşey çok güzel!"  Dağdan gelen ses cevapladı: "Herşey çok güzel!" "Seni seviyorum!" "Seni seviyorum!"
Çocuk hâlâ hayret içindeydi, ama yine de anlayamamıştı. Daha sonra babası açıkladı:
"insanlar buna 'yankı' derler, ama o aslında hayat'in ta kendisidir."
Söylediğin ya da yaptığın herşeyi aynen sana iade eder. Hayatımız, yapıp-ettiklerimizin bir yansımasından başka birşey değildir Dünyanın daha sevgi ve adalet dolu olmasını istiyorsan, kendi kalbini sevgi ve adaletle doldurmalısın. Başkalarının şefkatli olmasını istiyorsan, senin şefkatli olman gerekir. Bunu herşeye uygulayabilirsin: "Hayat ona ne verdiysen, onu sana aynen iade eder."

Çoğumuzun bildiği bu hikaye insana düşüncelerinin, davranışlarının ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor. Vee pozitif düşüncenin önemini bir kez daha gözler önüne seriyor...Geçen gün bir arkadaşım çok güçlü içten derinden edilmiş bir bedduanın karşı tarafı olumsuz etkileyebileceğini söyledi...Aslında o yürekten edilen beddua ilk başta kendisine zarar verecektir, negatif  bir olayla karşısına çıkacaktır ya da bir hastalıkla.. Karşı taraf da büyük bir ihtimalle aralarındaki olaydan etkilenip negatif düşünceler aklından geçirdiyse onunki de kendisine dönüp gelecektir...Yaşadığımız evrende herşey etki-tepki ile olur, dolayısıyla diğeri de çok da masum değildir aslında....Dolaysıyla herkes düşündüğünü çeker ve yaşar..."Sen artık benim düşmanımsın, bundan sonra bunu böyle bil!" dediğiniz kişi değil,  kendinizsiniz aslında düşmanınız...ya da dostunuz...

15 Ocak 2013 Salı

Yaşlanma sadece bir düşüncedir...

Yaşlanma sadece bir düşünce...Bilinçaltının bir görevi de bedenin işleyişini yönetmek. Nefes alp verirken, bilinç değildir onu yöneten...dur şimdi alıyorum, veriyoruumm...farkında bile değilsinizdir..Hazmetme, yiyeceklerin özümsenmesi, posasının ayrılması...vs. Hepsi bilinçaltında bulunan kodlama ile gerçekleşir ve sistem çalışır...Bilinçaltında bulunan diğer kodlamalar doğduğumuz anda başlar, deneyimledikçe, şartlanmalarla sağlamlaşır ve işini mükemmel bir şekilde gerçekleştirir. Yaşlanma da aynı şekildedir. Bilinçaltı etrafındakileri kaydederken dede, babaanne gibi yaşlı insanları görür, her yıl yaşgünü yapılır 1 yıl daha geçtiğini görür ve kaydeder..geçen yılların bedeni değiştirdiğini belli bir olgunluğa gelindiğinde zirve yapacağını sonra da eskimeye başlayacağını kodlar...Peki bu kodlamayı değiştirirseniz nolur? Bilinçaltı yeni verilen emiri mükemmel bir şekilde işleme koyar...yani bedeniniz genç kalır... Hipnoz enteresan bir olay! Trans halinde düzenli olarak verdiğiniz telkinlerle sistemi değiştirebilirsiniz...Çünkü zaten hepsi bir inanç,şartlanma ve düşünce kalıbı...

11 Ocak 2013 Cuma

İyi ki varsın!

Hepimiz bir diğeri için "iyi ki var" dır...Hepinizin hayatında mutlaka bir dönemde birisi size "iyi ki varsın!" demiştir... Çünkü biz bir bütünün parçalarıyız...hepimizin birbirimize ihtiyacı var...Bir inşaat yapılırken bir çivi bile önemlidir, küçük de olsa o çivinin inşaatı bitirmek için bir görevi vardır, olmazsa olmaz...bazan o çivi bir hayat kurtarır...Onun için küçük iş, küçük olay, küçük değersiz insan, veya büyük iş büyük olay büyük insan yoktur...Herşeyin herkesin bir diğeri için, asıl olan da bütün için önemi vardır ve iyi ki vardır.Bugün o dönemlerden birisini yaşadım...Sabahtan beri üçüncü kişi bana "iyi ki varsın" dedi...ne güzel hissediyor insan...:) önce bu egom için çok da iyi bir şey değil dedim kendime...Sonra da farkında olursam bunun bana yararlı bir şey olacağına karar verdim ve  o olumlu enerjinin keyfini çıkarmanın bana ne kadar iyi geldiğini farkettim... Bugün birileri, birileri için mutlaka iyi ki var oluyordur bir yerlerde....Kendinizi seyredin, birisi hakkında konuşurken yargıda bulunuyor musunuz? Bilin ki o insan birileri için iyi ki var!
Yaşam iyi ki var, dünya  iyi ki var, biz hepimiz iyi ki varız!

8 Ocak 2013 Salı

Yeni Çağ ve Kozmik temizlik

Yeni çağ eski uygarlıkların da işaret ettiği gibi 21 Aralık'ta başladı...Aslında bu çağa geçis 1980 lerden beri bir hazırlık sürecinde devam ediyordu...2000 yılı ile ivme kazandı...şimdi de bir 20-25 yıl belki bu  hazırlık süreci devam edecek...Hiç bir şey evrende keskin bir şekilde olmuyor, hep bir süreç bir geçiş dönemi oluyor...gece gündüze dönerken birden güneş parlamıyor...Alacakaranlıktan, yavaş yavaş aydınlanma oluşuyor....İşte biz de şimdi o dönemi yaşıyoruz ..Peki bu dönemlerde neler oluyor, nasıl değişiyoruz? Bilimadamlarının belirttiği gibi son yıllardaki güneş patlamaları inanılmaz seviyelere ulaşmış durumda, dünyanın Schumann rezonansının değişimi devam ediyor... dünyanın pek çok yerinde radyo, tv, internet yayın ağlarında kesintiler yaşanıyor...zaman algımız değişmeye başlıyor...farklı frekansları algılamaya başlıyoruz yavaş yavaş...bu da çoğu kişide ilk etapta dengesizlikler yaratabilir, uykusuzluk, kendinizden beklemediğiniz davranışlar, kararlar, patlamalar veya da sürecin ve enerji bedeninin değişimin farkında olabilirsiniz...Bu geçiş döneminde yapabileceğiniz tek şey hedefe odaklanmak...hani nasıl bir radyonun frekansını ayarlarken (eski radyolardan bahsediyorum) pür dikkat hedefe kitlenip ayarlama yaparsınız...Aynı şekilde bu dönem enerjetik ayarların değiştiği bir süreç olduğu için pozitif düşünceyle hedefe an'a odaklanmalısınız...Kendinizi izleyin, endişe ve korku içinde misiniz, gelecekle ilgili kaygılarınız var demektir, acı çekiyor, üzüntü ve keder içinde misiniz, geçmiştesiniz...an'da iseniz huzur, bazan sevinç, mutluluk, veya da boşluk hissedersiniz...birşey düşündüğünüzde veya söylediğinizde bunun negatif mi pozitif mi olduğuna bakın... negatifse bunun tam 180 derece karşıtı ne onu bulun...örneğin "offf bunu yapmak istemiyorum!" dedğinizi farkettiğinizde peki "neyi yapmak istiyorum?" diye bakın...eski kalıpların farkına varmaya çalışın...herzaman yaptığınız şeyden farklı ne yapabilirim diye  bakın...çünkü artık o alışkanlık haline gelmiş ve enerjisi düşmüştür, sizi de aşağı çeker...bunu yeteneklerinizle bir tutmayın lütfen...sadece yaratıcı olun...Pozitif  düşünen ve hareket eden insanlarla vakit geçirin...eski alışkanlık olan "ayıp olur" u bırakın artık...bunlar egonun alışkanlıkları...ego çerçevesinden çıkmak istemez..orada mutludur...Bunun farkına varabilirsiniz...Değişim daha da hızlanarak devam edecek...Buna hazırlıklı olmalısınız...Satürn'ün akrep burcunda olması da tesadüf değil...Akrep ölümü simgeler bir yerde...Bunun anlamı radikal değişimler dönemi demektir...Dile kolay 26.0000 yıllık yeni bir çağa girdik...Bu çağın gerektirdiği gibi  temizlenip hazırlığımızı sürdürmeliyiz....  

7 Ocak 2013 Pazartesi

Hayal kurun...güzel şeyler oluyor! :)

HAYAL KURUN ! ÇÜNKÜ ONLAR GELECEKTE OLACAKLARIN FRAGMANIDIR...Einstein

Bugün bir arkadaşımdan esinlendim...İnsan beyninin çalışması enteresan, gerçek ve hayali ayırt edemiyor yapısı itibari ile... Nlp seminerlerinde bahsederler nöronlar 21 günlük bir çalışmanın sonucu o beceriyi hayata geçirebilir hale gelirler, hatta BBC'nin bir videosu vardır, bir sporcuya antrönörü atlayamadığı yüksekliği 21 gün boyunca atladığını hayal etmesini söyler ve 21 gün sonunda gerçekten o yüksekliği sporcu atlar! Günde sadece kısa süreli bir hayal kurma, hedeflerinize kolayca ulaşmanızı sağlar...ki bunu özellikle beyin teta ve alfa dalgalarını yayarken yani sabah uyandığınızda, gece uyumadan önce ve günün sakin bir anında hafif transta yaparsanız çok daha kısa sürede hayalinize ulaşmanız mümkün... 
Beynin gerçek ve hayali ayırt edememesi insanın kafasında soru işaretleri getiriyor? Acaba biz de bir hayal içinde miyiz?