17 Ağustos 2013 Cumartesi
Düşünüyorsam, öyleyse egom devrede!
Zihin bizi sürekli zehirler.Geçmişten bugüne öğrendikleri, deneyimledikleri çerçeve içinde döner durur. %5lik bir oranda dar bir çerçevede olayları kişileri, ilişkilerini değerlendirir. Düşünmediğiniz zaman ise, yani bilinçli zihninizi, egonuzu devre dışı bıraktığınız anlarda her şey çok kolaydır. Bilinçsizce yaptıklarınızda korku, endişe yoktur. O an'dasınızdır ve yaparsınız, olur! Bilinçli zihni devre dışı bırakmak da beyin dalgalarınızın alfa seviyesine gelmesiyle olur. Yani hafif transta... Gün içinde pek çok kez hafif transa girer kişi, o zamanlarda birden gelen fikirler, çözümler, hayaller hep %95 lik bilinç dışı zihin sayesindedir. Düşündüğünüzde egonuz devrededir.Sizi sürekli geçmişe götürür.Çünkü tek referans noktası deneyimledikleridir.Bundan başka bir şey bilmez.Sınırlıdır, negatiftir.Sizi korkuyla yola getirir. %5 lik kısımda güven içinde, geçmişte yaşayarak kalmak ister. Bir kişinin zihninden günde altmışbin-yemişbin civarında düşünce geçer ve bunların %95 i geçmişe aittir. Bunun farkına vardığınızda ve bilinçli zihninizi devre dışı bıraktığınızda ise bir huzur, bazan belki boşluk ve rahatlık vardır.Günlük yaşamında transa girip çıktığı zamanların farkında olan kişi daha az egosunun etkisi altındadır ve asıl kaynaktan beslendiği için de hayatındaki sorun olarak gördüğü şeylere pek çok çözüm üretebilir. Kaynaktan aldıkları ile bilinçli zihni, egoyu kullanan kişinin yaşadığımız dualiteyi daha fazla farketmesi ve gelişmesi mümkündür.
3 Ağustos 2013 Cumartesi
Ataerkil dönemin sonuna geliyoruz!
Dünya, insanlık var olduğundan beri çağlar geçiriyor, gelişiyor, dalgalanıyor, düşüyor kalkıyor, inişe geçiyor tekrar canlanıyor...Hepsi evrimleşmek için! Geçtiğimiz dönem ataerkil dönemdi...Çok eski dönemlerde bu çağın dip seviyelerinde kız çocuklarının hiç değeri yoktu ve doğduğunda diri diri gömüyorlardı. Erkek egemenliği uzun dönemdir vardı. Kadınlar dinlerde ikinci sınıf olarak adlandırılıyorlardı.Maddi dünya algısının ağır bastığı ve bilinç seviyesi düşük olup sadece kaba kuvvet, güç olarak algılandığı için erkek egemenliği hakimdi.İnsan algısı sadece düşük enerjileri alabiliyordu.Ancak değişim kaçınılmaz! Dıştan içe doğru dönüş hızla devam ediyor.İnsan gerçeğin, gücün dışarda değil içerde, kendi içinde olduğunu anlamaya başladı. Farkındalık düşük enerjilerin yerini yüksek enerjilere bırakmasıyla artıyor. Kaba kuvvet, şiddet, baskı gibi düşük enerjiler güç olarak görülmüyor.Artık uyum, sezgiler, bilgelik, mizah, sevgi ön plana geçmeye başladı.Yani dişil çağa geçiliyor.Tüm dünyada kadınlar her tarafta yönetici, başkan pozisyonuna geliyor.Kadınlar birlik oluyor, seslerini duyuruyor.Çağın gerektirdiği bu! Çünkü kadın doğurandır, yaratandır,kurandır, toprak gibi verimlidir.Toprağın veriminin artması kadınlarla ilişkilendirilebilir.Günümüzde yedi milyarlık dünya nüfusu, ihtiyacının on katı tüketim yapmaktadır.Dünya kaynaklarını hızla tüketmekte, ormanları katletmekte, dünyayı bir çöplük haline getirmektedir. Bu düzenin değişmesi için kadın elinin değmesi gerekmektedir.Tekrar verimin artması, yüksek enerjilerle buluşmak, farkındalığın artması, bilgeliğin saygı görmesi...Eski çağ olan ataerkil dönem bitiyor ve dişil çağ artık başlıyor.
Yaş nedir?
Bulunduğumuz çağ ve geldiğimiz bilinç seviyesinin gerektirdiği gibi bakmalıyız artık herşeye... Şimdi, koskoca bir boşluk ve içinde seyreden gezegenler yıldızlar...Bizim gezegenimiz ve yıldızımız da Dünya ve Güneş...Dünya hem kendi etrafında dönüyor hem de güneşin etrafında. Ne yapmışız biz bunun her dönüşü ölçmüşüz ve bir zaman kavramı yaratmışız.Peki dönen dünya ile hücrelerinizi eskimesi arasında nasıl bir ilişki var? Aslında yok! Bu düşünceyi yaratan sizsiniz. Dünya dönüyor, güneş göründü gündüz, arkasına geçti, gece...Say bakalım! Buna da yaş diyorsunuz.Bilinçaltına öyle güzel bir kodlama yapıyorsunuz ki...Zaten bilinçaltı bedeni yönetiyor, dolayısıyla bedene, hücrelerinize 'yaşlan, güneşin görünmesi ve kaybolmasını say ve her geçen sayıyla paralel eskimeye devam et!' diye komut veriyorsunuz. Şartlanmalar, inançlar, davranışlarınıza yansıyor ve sizin hayatınızı oluşturuyor.Bunun artık bilincine varmak lazım. Dünyaya kim önce gelmiş kim sonra gelmiş bir önemi var mı? Deneyimlerin derinliği önemlidir...Bilinç seviyesi yüksek bir çocukla, düşük bilinçteki bir yetişkini kıyasladığınızda, çocuk daha bilgedir ve asıl öğretmen o'dur! Çağımızda yeni doğan çocukların hepsi bilge! Saygı duydukları şey "yaş" değil, bilgelik! Onun için, "Artık yaşlandım, şu yaştayım, o benden büyük, yaşından genç gösteriyorsun,bir ilişkide erkek büyük, kadın küçük olmalı, kaç yaşındasınız?" gibi cümleleri tekrar bir gözden geçirmek gerekiyor sanki! :)
Kaydol:
Yorumlar (Atom)