24 Eylül 2013 Salı

Duygular, Değerler & Frekansları

Pek çok araştırmacı psikolog, sosyolog insanın evrimleşmesi üzerine çalışmalar, araştırmalar, deneyler, gözlemler yapmıştır.Bunlardan bazıları da aşağıdaki değerlendirmeleri uzun yıllar çalışmaları sonunda ortaya çıkaran,Don Beck, Christopher Cohen, Christopher Cooke, Ken Wilber, David Hawkins'dir.Bilinç seviyeleri için David Hawkins dediği gibi, insanın başlangıç noktasını sıfır olarak başlatalım.On üzeri10 devinim hızına sahip en düşük frekanslı değer, duygu "UTANÇ" tır. Sonra bunu diğer duygular takip ediyor.200'e kadar düşük frekanslar hakim."Gurur" u 175 olarak ölçümlerken bunun üzerine geçildiği anda yükseliş frekansları hakim oluyor.700'e geldiğinizde "AYDINLANMA" yaşanıyor.Ayrıca deniyor ki bu yüksek frekans döneminin ağırlık kazanması M.S. 2.150 yılı civarındadır. Yani 200 lü değerlerin üzerine çıktığınızda artık hayatınızda utanç, suçluluk, nefret, acı, korku, istek, öfke, gurur yer almıyor.Onların yerini artık, cesaret, doğallık, niyet, kabul, nedensellik, sevgi, koşulsuz sevgi, keyif, barış, aydınlanma alıyor.Bulunduğumuz çağın gerektirdiği gibi geçiş dönemindeyiz.Dolayısıyla, düşük frekansları artık çok kısa süreli yaşıyor ve farkında olduğumuzda çabucak değiştirebiliyoruz.Onca enerji çalışmaları, temizlenmelerin hepsinin nedeni var, yeni çağa hazırlık hummalı bir şekilde devam ediyor. Bu dönemde yüksek frekansları da eskiye göre daha uzun süreli yaşamaya başladık.Eskiden mutluluk kısa sürer diyen anlayışın olması, sevgisiz büyüyen atalarımızın, dedelerimizin hatta anne babalarımızın olması çok normal, çünkü gerçekten o yüksek frekansa uyumlu olmadığımız için çok kısa sürüyordu....Değişim , değişmek güzel bir şey! Artık yüksek frekanslar etkisini arttırıyor :)
700>> Aydınlanma
600>>Barış
575>>Keyif
550>>Koşulsuz Sevgi
500>>Sevgi
400>>Nedensellik
350>>Kabul
300>>Niyet
250>>Doğallık
200>>Cesaret
------------------------------------------------------------------------------
175>>Gurur
150>>Öfke
125>>İstek
100>>Korku
75>>Acı
50>>Nefret
30>>Suçluluk
20>>Utanç

4 Eylül 2013 Çarşamba

Önce içimizi düzeltmeliyiz! Tanrı öyle diyor...:)

Bu dünya nasıl böyle bir hale geldi? Savaşlar, şiddet,çıkarlar, istismarlar....vs. Aslında bir tarafta da iyi şeyler oluyor. Start verildi ve yeni çağa geçiş için ciddi çalışmalar yapılıyor. Dünyanın heryerinde çalışmalar, farkındalıklar artıyor.Hepsi evrimleşme için! Çünkü düzen böyle ve bunu adına ne derseniz deyin, ister Tanrı, ister süper keskin zeka, güç bunu böyle  istiyor.Japon bilimadalarının yaptığı araştırma ve deneyler sonucuna göre bir düşünce oluştuktan 43 salise sonra algıya düşüyor. Yani varsayalım önünüzde 2 çeşit pasta var.Birisi limonlu diğeri çikolatalı olsun. Diyelim limonluyu seçtiniz.Aslında limonluyu seçmeniz önceden belliydi.Siz de onun kendi düşünceniz olduğunu sanıyorsunuz. Sezen Aksu'nun bir şarkı sözü geldi aklıma "Tanrı istemezse yaprak düşmezmiş, Tanrı istemezse insan ölmezmiş" Artık düzenin değişmesini istiyor ve bize bu yönde fikirler, farkındalıklar geliyor. Algımız değişiyor, bilinç seviyemiz yükseliyor. Bu bir oyunsa bazıları kötüyü oynuyor bazıları kurtarıcıyı. Planının parçaları bunlar. Bulunduğumuz dünyada tek gerçek var o da beyin. Herşeyi yaratan bize gerçeklik algısını yaşatan beyin. Gerisi hep hikaye, illüzyon. Beyin bu kadar önemli ise o zaman dış dünyayı düzeltmek için önce içerden başlamamız lazım. İçeriyi derleyip topladıktan sonra dışarısı kendiliğinden düzelir.İçimizi nasıl düzelteceğiz? Temizliğe öncelikle düşüncelerden başlayacağız.Zihni düşüncelerden temizlemeyi öğrenmek lazım.Bunun için de bir meditasyon yöntemi veya bir inanç uygulaması etkili olacaktır. Tabiki bu düzenli bir planla yapılmalı, mesela hergün sabah akşam, aksatmadan olmalı.Hepimiz biliriz, suyun gücü değildir taşı delen, sürekliliğidir. Düzenli yapılan içe dönüşler, düşünce temizliği, bir süre sonra  dışa etki etmeye başlar.Bir bakmışsınız hayatınız düzeniniz değişmiş.Sizin hayatınızın değişmesi komşunuzu, arkadaşınızı etkilemiş, sonra onların arkadaşları, diğerlerinin arkadaşları...ve dünya değişmiş.Gözünüzde canlandı değil mi? :)