Bir access eğitiminde bize ait sandığımız duygu ve düşüncelerin %98 'inin bize ait olmadığını öğrendiğimde çok etkilendim. Sadece %2 'si bize ait. Enteresan! Yani hepimiz birbirimize fikir empoze ediyoruz, düşünce gönderiyoruz. Bize gelen o düşünce, duygu bizim frekansımıza uygunsa bizi içine alıyor ve yüklediğimiz anlamla o günümüzü yaratıyoruz... Bunun yanı sıra kolektif bilinçten yükleme alıyoruz. Yani herkes herkes hakkında gerçeklik yaratıyor.
Çocukluğumuzdan itibaren bize öğretilenlerle oluşmuş olan inançlarımız, kalıplarımız, bu duygunun içine girmemize kolaylık sağlıyor. Seanslarımda acizlik hissi ile ağlayan, içinden bazı olaylara veya kişilere öfke duyan, başarı için diğerlerini kıskanan, değersizlik, yetersizlik duygusuna kapılanlar olduğunda, bu duyguları bir kişi gibi düşünmelerini ve serbest bırakmalarını sağlarım. Çünkü Kainatta her şey enerjidir. Duygular düşünceler de... Onlara form veren beyindir. Beyne diğerlerinden gelen yüklemelerle biz de gerçekliklerimizi yaratıyoruz. Örneğin bir X kişi ile yeni tanıştınız ve kafanızdan size öğretilenler doğrultusunda 'Ne kibirli adam!' fikri geçti. Sonra arkadaşınızla konuştuğunuzda biraz kibirli bulduğunuzu söylediniz. Onun da zihnine yerleştirdiniz...Sonra bunu X kişinin kendisi sizin bu söylediğinizi duydu. Kabul etmese de ileriki bir zamanda bir olay karşısında kibirli davranış sergiledi... Yani aslında hepimiz birbirimiz hakkında ürettiğimiz gerçekliklerle yaşıyoruz. Kişinin farkındalığı arttıkça bu duygunun kendisine ait olmadığını farkediyor ve çabucak içinden çıkabiliyor.
Bir duygunun içinde kaldığınızda, özellikle negatif olan bir duygu için ' Bu duygu kime ait? ' diye bir kaç kez sorun. Bulamazsanız bile, 'kime aitse tekrar ona gönderiyorum' dediğinizde kaybolduğunu farkedebilirsiniz. Aynı şekilde ağrılar da öyledir!
Çiğdem Karavelioğlu'nun enteresan bakış açısı :)